‘Sinema ve Televizyon’ Kategorisi için Arşiv

forum resmi

 

90’ların ilk yıllarından itibaren, sinema endüstrisinin çağa uygun yapılanmasını gerçekleştiren genç yönetmen tayfası içindeki Quentin Tarantino, David Fincher, Alejandro González Iñárritu, ve Christopher Nolan’ın yönettikleri, senaryo kaleme almaları, kurgu anlayışları ve anlatı biçimleriyle izleyicileri yeni berrak sulara yelken açmalarını sağlamıştır. Her ne kadar genç yönetmen tayfası olarak adlarını saysak da, hiç birinin yaşı 40’dan az olmadığını biliyoruz. Belki de adlarını genç olarak söylememi ,yenilikçi ve o zamana kadar süre gelende daha farklı öyküleme anlayışlarının 110 yıllık sinema tarihi içinde rakamsal boyutlarda yer kaplamamışlığıdır. Adlarını saydığım dört yönetmen içerisinde, iki yılda bir her yönettiği olay yaratan Christopher Nolan’ı, en çalışkanları olarak görüp diğer tarafa ayırmalıyız.
1998’de çeşitli festivallerden ödül almış ilk uzun metraj filmi Following, kariyerini şekillendirmene yönelik elle tutulur ilk filmiydi. Zamanla ardından gelen modern klasik Memento (2000), başarılı yeniden çevrim Insomnia (2002), adını bilmeyenlere “elektirik dahisi” Tesla’yı da tanıtan, iki sihirbazın kapışması The Prestige, Tim Burton’ın yönettiği Batman’lerle karşılaştırmaktan geri duramadığımız Batman Begins (2005), The Dark Knight (2008) ve son yapıtı Inception (2010)

İzleyici olarak Batman karakterinin başrolde olduğu 3. filmi beklerken, senaristliğini de Nolan’ın yapacağını öğrendiğimiz rüyalarda geçtiğinden başka sır verilmeyen yapımla karşımızda yer aldı. Başrollerini ünlü oyuncular: Leonardo di Caprio, Ellen Page, Marion Cotillard, Joseph Gordon-Levitt, Cillian Murphy ve Japon aktör Ken Watanabe’nin üstlendiği filmde bilinç altının temellerine inme, paradox, ortak bilinç, zihnin labirentleri ve katmanları, uyandırma(dürtme) gibi her birinden sıfırdan senaryo yazılacak kavramları, (Belki de ileride farklı yönetmenlerin yapıtlarında genişçe görebiliriz) tek metin altında toplamayı başardı.

forum resmi

Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) ve ekibi temin ettiği kimyasallar yardımıyla bilincin uykuda en zayıf olduğu REM evresinde görülen derin ve ayrıntılı rüyalarda gömülü değerli sırların yerini öğrenip, çalma işindedir. Dom’un, birden fazla kurban üzerinde etki sağlamış üstün yeteneği, rakiplerinin sırlarını ele geçirme isteğiyle yanıp tutuşan şirketlerin oyuncusu olmasını engelleyememiştir. Ülkesinde işlediği bir suçtan ötürü uzun süredir göremediği çocuklarının yanlarına dönmesine izin verilmeyen Cobb’a, önceki çalma işlerinden tamamen zıt kutupta duran “fikir yerleştirme” işi sunulmuştur. Eğer bunu başarabilirse bütün olanları yok saydıracak yeni bir Başlangıç (Inception) fırsatı yakalayabilecek, çocuklarının yanına dönmesi sağlanacaktır. Yeni hayat için sunulan son görevinin önündeki en büyük engel, sadece Cobb’un “tanıdığı” düşmandır.

Film, deniz kenarında baygın hâlde yatan Cobb’un, silahlı görevlilerce yakalanıp yaşlı bir adamın önüne oturtulmasıyla start alır. Bu türden giriş, son dönemde sıkça karşılaştığımız, filmin son demlerinde bağlanacak olayları 3-5 dakikasıyla gösterip, izleyende merak duygusunu tavan yaptıracak bir seçimdir. Ardından gelen aksiyon dolu rüya içindeki rüya sekansları baş döndürücü aksiyon sahnelerinden afallamış izleyicilere atılan ikinci tokat ve sıkı bir başlangıçların seyirciye vaat edilenin ilk tohumu sayıldığı günümüz sinemasında, beklentileri karşılayıcı tavırdır. Christopher Nolan’ın bir önceki film The Dark Night hâla hafızamızda tazeyse başlangıcın işlenici bir çok açıdan hayli tanıdık gelecektir. Kara Şovalye’yle, film arasında bağlantı kuracak olursak öyle aman aman bir ortak nokta olmasa bile izleyende yer, zaman farklı olacak şekilde ilerlemesini aynı bulması da olası, ama iki filmin de senaryolarını yazan kişinin Nolan’ın kendi olması, sinemasının çekirdeğini oluşturan insanın gizli dehlizlerini ortaya çıkarmada ortak bir tat, hatta alttan alta bir meram duygusu yarattığı da hissedilebilir. Nolan’ın sineması izleyicide bu kadar tutulmasının ana nedeni; yönetmenin izleyiciyi elinin altına alan aksiyon doku ve içeriğini okuduğumuzda muhtemelen ilgi çekici gelecek farklı ana taslak seçiciliğidir.

forum resmi

Yönetmenin buradaki ve diğer filmlerindeki başarısı içerdiği aksiyon sahnelerin soluksuzluğundan çok, hikayenin özünü dolambaçsız anlatışından kaynaklanıyor ve her türden, her kültürden izleyiciyi yakalamayı hedefliyor. Özellikle kurguda oynama yaptığı Memento ve Prestige ‘deki son ana kadar heyecan duygusu ve anlayamamaktan kaynaklanan ilgiyi kaybettirmeden anlatıyı seçişi ve Incepiton’ın da tematik açıdan sıraysıla bağlantı bütünlüğündeki sahneleri, nev-i şahsına münhasır David Lynch’in kendine has kurgu anlayışından filmin bazı bölümleri net açıklayarak az da olsa uzak bir yol tutuyor. Önce öğretip ardından anlaşılır bir dille rüya içine rüyaları geçiren yapı, filmin “son anına” kadar yanımızda rehber bulundurmadan gezmemize imkan sağlıyor.

Filmin akıllarda zaman zaman soru işareti bırakarak ilerlemesi bir üst sahnede doyuma ulaştıran cevapların net oluşu her seviyeden izleyiciyi yakalamaktan geri durmuyor. Inception’ın hikaye çekirdeğini sade bir cümleyle açıklayacak olursak: Ölen karısına özlem duyan adamın, kendisine dahi açıklamaya çekindiği anılarını, uzmanlık alanı olan bilinç altı görevlerinde kendine düşman olarak görmesidir. Yapıyı temelde ki fikrin üzerine kurarken bilinçaltını; çıkmaz sokakların olduğu, her an karşınıza çıkacakları hesaplayamadığınız, sürprizlerle dolu labirent olarak tasvir etmeyi de ihmal etmiyor. Bunlara takiben yapının bir diğer katını (filmden örnek verecek olursak: 2. rüyaya geçiş evresinin dakikaları) tamamlamak içinse filmdeki karakterlerin görevini hazırlıyor. Bilinç altında kaybolmamak için sınırları önceden çevrilmiş dünyayı çizecek mimar ve rüya anında bilinç altında ne kadar ileriye gidilecekse bir önceki evrede bırakılan bir görevli. Basitçe açıklayacak olursak: Gidilecek yer 4. evre ise, 3. rüya evresinde uyanık kalanın üzerine 2. katmanda bağlanılır ve onun üzerinden ortak bilinç(3. evre) inşa edilir.
Evrede her ilerleyişimiz, bir önceki katmanda duyduğumuz acıyı azaltırken, önceki evredeki su, tokat yeme gibi fiziksel durumlar sonraki evreyi etkiliyor. Eğer rüya gören kandırıldığını anladığında rüya çökebiliyor, uyandırılmak isteniliyorsa dürtmek ve zor bir anda tümünden uyanmanın tek yoluysa kendini öldürmek. Zaman kavramı ise rüyaya dalınan evredeki 1 saat gerçeğin/bir öncekinin 5 dakikasına eşit.
Filmin kırılma noktasını yaşatan totemler ise gerçek dünya-sanal dünya farkını göstermekte. Bu totemlerin bir özelliği de sahibinden başka kimselerin dokunmasına izin verilmeyişi.

forum resmi

Cobb’un derinlikte saklı tutma gereksinimi hissetiği Mal’ın ölüm anılarından tutun da sahil kenarında mutlu oluşunu kadar anılar içininde gezinmesini anlatmak için seçilen asansör, filmin zeka kokan anlarına tekabül ediyordu. Cobb’un onca zamanda yaşadığı anıların tümü Mal’la yaşadıkları olması, psikolojisinin derinliklerinde ne denli sorunlu bir yapı içerdiğini göstermesi adına izleyiciye zaman zaman dehşete düşüren sahneleri çeriyor.
Filmin karakter isimlerinden en dikkat edilmesi gereken Ellen Page’ın canlandırdığı Ariadne isminin özelliği, Girit labirentlerinde tutsak kalan Theseus’a,labirentin gizlerini öğrenerek ve verdiği ip ile labirentten kurtaran, Kral Minos’un kızı.
Nolan’ın mitolojiden aldığı isim, filmdeki labirentleri çizmekle kalmayıp, Cobb’un kendiyle hesaplaşmasını sağlayan yegane kişidir. Filmde dikkat edilmesi gereken bir diğer noktaysa, Robert Fischer, Jr.’ın kasayı açtığında karşılaştığı rüzgar gülüdür. Yönetmen burada, Orson Welles’in en ünlü filmi Yurttaş Kane’le paralellik gösteren bir açıklayıcılık kullanmıştır. Yer yer eğreti duran baba-oğul hikayesi yapılan göndermeyle benim gözümde filmde açıklanan “babasına benzeme” yerine farklı bir yöne oturmuştur, iyi de olmuştur. Filmdeki aksiyon sahnelerin bazıları süreyi arttırmaktan başka bir artısı olmasa da olayları anlamaya çalışan izleyiciye nefes imkanı sağlıyor. Ariadne’ye işin inceliklerini gösterilmesi sırasındaki iki ayna arasında gerçekleşen yansımaların sonsuz görüntü oluşturma sahnesi de gerçeklikten sonsuzluğa yapılacak bir iç yolculuğu basit örnekle izleyiciye sezdiriyor. Zeka dolu bu sahne, filmin tüm derdini açıklayacak niteliktedir. Filmin muazzam müziklerinin bestecisi Hans Zimmer öyle bir üst seviye iş çıkarmış ki, sıradaki filme yapacağı müzikleri gölgeleyecek gibi gözüküyor. Bir oyuncunun diğerinden sahne çalmayışı veya filmin önüne geçmesine izin verilmemesi yerinde tercih olmuş.

Filmin çok konuşulan sonu için teorilerimi ve cevaplarımı sıralayayım:
1- “Film bitip, ekran kararmadan önce uzun süredir dönen topaç yalpalıyordu. Bu gösteriyor ki Cobb gerçek hayatta.” Filmden kareleri gözümüzün önüne getirmeyi deneyelim ve Cobb’un en uzun süre topacı döndürmeyi başardığı anı hatırlayalım. Ben üç saniyeden fazlasını hatırlayamıyorum. Şimdi Mal’ın rüya evrenindeki kasasını açıp, topacı döndürmesini hatırlayalım? Uzun süre dönmüştü değil mi?

2- “Cobb, hâlâ rüyada, film bu şekilde bitiyor.” Burada Yusuf’un mahzenindeki yaşlı adamın söylediklerini dönelim “Rüya onların gerçekliğe dönüşüdür” ve Cobb’un çocuklarına bakarsak üzerlerindeki elbise zihnindekiler ve son görüntüdekiyle aynı.
Hatta anılarındaki çocuklar çimenlerin üzerinde oynarken Cobb’un hatırladıkları aydınlık şekilde gösterilir ve zihinde olduklarını inanmamız sağlanırdı. Şimdi sondaki mutluluk sahnesini hatırlayalım, sahnenin farkı var mı?

3-“Gördüklerimizin hepsi, kasadaki gizli sırları çalınan Saito’nun, intikam almak için Cobb’u kendi silahıyla yani bilinç altına erişerek ödeşmesi mi?” Pek yabana atılmayacak bir fikir gibi duruyor. Şöyle anlatayım: Zaman kavramının rüyalarda farklı işlemesinden Saito uzun süre Araf’ta kaldığından tanınmayacak şekilde yaşlanışı görünüyor. Filmin sonu/başında gördüğümüz yaşlılık halinden uçaktaki zamana dönüşü, metal topacın Saito tarafından döndürmesinden sonraki intiharıyla oluyor. Burada Mal’ın kasaya ne sakladığını hatırlayalım, bir metal topaç idi, değil mi? Topaç gerçek-rüya ayrımını belirttiği gibi derinlerde saklı anıların yerine kullanılan bir metafordur. Saito, topacı çevirdiğinde orada kalması için önünde hiçbir sebep kalmaz, çünkü Cobb’un gizli anılarına ulaşmıştır. Cobb rüya görmeyi sürdürmektedir ve aklına yerleştirilen “eve dönme” fikri devreye girer.

4-“Gerçekte Cobb yok, bunların hepsi Mal’ın zihninde oluşturduğu sahte gerçeklikler”
“Cobb: Mal topacı uzun uzun döndürürdü.” cümlesini hatırlarsak ihitmal dışı görünmüyor.(Son dakikadaki topacın dönüşü) Hatta kadın üzerinden “zihnin yarattığı gerçekler” tarzındaki hikayeleri film yapan David Lynch ve Ingmar Bergman’ı örnek verebiliriz. Yine de Mal’ın canlı oluşu akla yatan en son düşüncelerden biri. Cobb, eşinin ölümüyle hesaplaşması kendisiyle de hesaplaşması olduğundan, zihninden Mal’ı yok edip çocuklarıyla mutlu yaşama anısını yerleştiriyor. Bir anlamda, filmin de üstünde durduğu düşleri inşa etmeyi başarıyor.

5-“Filmde gördüğümüz sanal ve gerçek dünyaların hepsi Cobb’un zihninin bir ürünü mü?”
İnsan aklı neyin gerçek, neyin sahte olduğunu büyük oranda ayırmayı başarabilmektedir. Küçük oranın içinde kalan Dejavu(“Wikipedia’dan alıntı: Yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusudur. Ânı daha önceden yaşamışlık halidir.) olayında ise rüyamızdaki bir “an”ı gerçeklikle karıştırılması da olası. Yani, akıl rüyada görüleni gerçekte yaşanmış sayıyor. Bana göre, filmin hangi bölümlerinin çok net şekilde gerçek yada rüya olduğu belirsizlik içinde. Buradan hareketle Mal ve Cobb’un yarattığı hayali dünyada, kendi zihin Araf’ında kalması gereken Saito, hangi sebeple orada bulunmaktadır.(Burada yaşlı ve genç Saito’nun ev dekorasyonuna dikkat edelim) Zihnen Araf, ölenin aklında yaşanması gerekirken Cobb’un ve eşinin yarattığı dünyada kalması ve başkasının rüyası üzerine kurulu evreninde neden sadece Cobb’un anıları karışmaktadır.(Birden arabaların içinde varolan Treni hatırlayalım) Tümünü birleştirirsem, izlediklerimizin hepsi Cobb’un zihninde oluşan yansımaların bir hikaye bütünlüğü almışlığı da olabilir. Akıl bu, ne yaptığı belli olmaz, özellikle de anılarını derinliklere gömen kişilerde.
Resim‘;

IMDB
» Inception (2010)
  Yönetmen: Christopher Nolan
Tür: Action,Mystery,Sci-Fi,Thriller
Ülke: USA,UK
Dil: English
Slogan: Your mind is the scene of the crime
Konu: In a world where technology exists to enter the human mind through dream invasion, a highly skilled thief is given a final chance at redemption which involves executing his toughest job till date, Inception.
Puan: 9.2/10  (101,964 oy) Top 250: #3
Süre: 148 min
Oyuncular (ilk 5): Leonardo DiCaprio, Joseph Gordon-Levitt, Ellen Page, Tom Hardy, Ken WatanabeIMDB: http://www.imdb.com/title/tt1375666/